Bir öğlen vakti trafikte yol alırken, Konya Belh kavşağında hafif bir tıkanıklık yaşandı. Önümüzde ilerleyen araç, yeşil yandıktan sonra birkaç saniye duraksadı. Aman Allah’ım kornalar çalındı, camlar açıldı, sinirli bakışlar havada uçuştu. Aracımda oturduğum yerden ileriye doğru uzandığımda öndeki aracın içindeki sürücüyü görebiliyordum: 70’lerini geçmiş, yüzünde zamana dair çizgiler taşıyan bir adam, elleri direksiyona sıkı sıkıya yapışmıştı. Panik içindeydi. Acele etmeye çalışıyordu ama bedeninin ve zihninin o hıza yanıt veremediği belliydi.
O an aklıma rahmetli babamın o yaşlardaki günleri geldi. Ne paniklerdi o da. Terler yavaşça alnına süzülürdü. Hatasının kendisinden kaynaklandığını bilse de kendisine konduramaz “ Ne var sanki biraz saygı gösterseler” diye söylenirdi.
Şimdi o anlara dönmek ve ona “Artık direksiyonda güvende değilsin” diyebilmeyi çok isterdim.
Toplum olarak yaşlı bireylere karşı büyük bir saygımız var – ve olmalı da. Ama bu saygı, bazı konularda sessiz kalmamızı gerektirmemeli diye düşünüyorum. Çünkü trafik, herkesin yaşam alanı. Ve yaşla birlikte gelen bazı doğal değişimler, ne yazık ki bu alanı daha tehlikeli hale getirebiliyor.
Yaş ilerledikçe reflekslerin yavaşlaması, görme ve işitme duyularının zayıflaması, dikkat süresinin kısalması yalnızca bireyi değil, tüm trafiği etkiliyor. İleri yaştaki sürücülerin karıştığı kazaların çoğunda, geç tepki verme ya da yanlış karar alma gibi nedenler öne çıkıyor. Elbette bu bir kusur değil; bu bir gerçek. Çünkü beden ve zihin zamanla değişiyor.
Bunları yazarken amacım elbette yaşlı sürücüleri trafikten men etmek değil. Çok iyi biliyorum ki bu durum kıymetli büyüklerimizi incitir, toplumdan uzaklaştırır. Bunun yerine yapılması gereken, objektif değerlendirme sistemleri oluşturmaktır. Belirli bir yaştan sonra düzenli göz, kulak ve refleks testleri yapılmalı; gerekiyorsa sürücü belgesi yenileme bu şartlara bağlanmalıdır. Kullandığımız araçları iki senede düzenli olarak muayeneden geçirilmesini zorunlu hale getiren yasalar, onu kullananlar için neden uygulanmasın?
O dönemlerde söyleyemediğim “Artık direksiyonda güvende değilsin” cümlesini elbette söylemek şimdi de kolay değil ama sevgi bazen zor şeyleri söylemeyi de gerektiriyor. Çünkü bu uyarı belki bir kazayı, belki de bir hayatı önleyecek. Burada bizlere yani yakınlarına çok iş düşüyor.
Unutmayalım ki trafikteki her birey, başkalarının hayatını da etkiler. Bana göre araba sürmek bir özgürlük değil, bir sorumluluktur. Yaşlı bireylerimizin bu sorumluluğu hakkıyla yıllarca taşıdığına hiç şüphem yok.
Yıllarca direksiyon başında geçirilen zaman, kimi zaman bir özgürlük, kimi zaman bir zafer gibi hissedilebilir; fakat hayatın en değerli şeyi, yalnızca kendimizi değil, sevdiklerimizi de güvene almakta gizlidir. Belki de en büyük erdem, zamanı geldiğinde veda etmeyi bilmek, hayat dediğimiz bu yolculuğa farklı bir şekilde devam etmektir. Unutmayalım ki yaşadığımız bu hayat, yalnızca yolda olmakla değil, güven içinde varlık göstermekle anlam kazanır.