Fenerbahçe ile dışarıda, Kayserispor ile içerde oynanacak iki maçtan sonra ligin ilk yarısına nokta konulacak…
Konyaspor, Fenerbahçe ve Kayserispor maçlarından 6 puan da çıkarabilir, sıfır da çekebilir…
İlk yarıyı 16 puanda da tamamlayabilir, puanını 20 veya 19’da yapabilir…
Kulübün ekonomisini bilemem, ama yönetim, ikinci yarıya çok güçlü bir oyuncu grubu ile girmek için kolları sıvadı…
Ömer Atiker ve yöneticilerin takviye konusunda boş durmadıkları geldi kulağıma…
Doğrusu da boş durmamaları.
xxx
Transfer ya da takviye niye yapılır?
Benim futbol aklım bu soruya şöyle cevap verir...
Takımdaki eksiklerin giderilmesi, kadronun zenginleştirilmesi, yatırım amaçlı ve en önemlisi de beklentilere cevap verilmesi için...
Anlayacağınız, ara transfer bir zaruriyet veya mecburiyet…
Ara transferde yapılacak oyuncu takviyeleri için kaynak üretebilir ve bir şekilde para bulunabilir…
Konyaspor seçicileri, doğru tercihler ile futbol takımına hem skor olarak hem de sinerji ve enerji olarak katkı sunabilecek oyuncuları tercih etmeliler…
Bundan kastım şu: Örneğin bu takıma, daha doğrusu sahanın içine alınacak 4 ya da 5 oyuncu, takıma iki yönlü katkı verecekler…
Bu oyuncular, sadece sahanın içindeki arkadaşlarına değil, kulübeye de değer katacaklar…
Başka bir deyişle, Çağdaş Atan’ın elini de güçlendirecekler…
Mevcut kadroda bulunan, dolayısıyla da mecburiyetten tahtaya ismi yazılan oyuncular kulübeyi zenginleştirecek…
Çağdaş Atan, maç esnasında kulübeye baktığı zaman, gönül rahatlığı ile oyuna alacağı oyuncuyu veya oyuncuları ısınmaya gönderecektir…
Bir takımın sahası ne kadar güçlüyse, kulübesi de en az sahası kadar güçlü olmalı…
An itibarıyla Konyaspor kulübünün sorunu, Konyaspor futbol takımının bu lig için yetersiz olması!
Bu duruma gelmesinin nedenlerini biliyorum…
Bunu tekrar gündeme getirmenin kimseye bir yararı olmaz…
Sorun ne ekonomik ne de birlik-beraberlik sorunu…
Tek sorun takımın kısıtlı oyuncu kadrosu, buna mukabil de yetersizliği…
Konyaspor’u seven, bu takıma aidiyet duyan, başta Ömer Atiker olmak üzere, yöneticiler ve gerçek taraftarlar, Konyaspor’un başarısız olmasını istemezler…
Çünkü sonuçları ağır bedeller ödetebilecek gelişmelere gebe bir nedendir bu…
Anadolu’da birçok takım, Ankaragücü, Eskişehir, Malatya, Denizli gibi şehir takımları ile Türkiye Kupasını kazanmış Akhisar gibi takımlar bilindik hikayeler nedeniyle futbol sahnesinden silindiler, silinmek üzereler!
Konyaspor’un böyle bir durumla karşı karşıya kalmasına ihtimal vermiyorum, ama eşeğimizi de sağlam kazığa bağlamak durumundayız…
Çünkü eldekiler yetmiyor, yetemiyor...
Konyaspor’un mevcut kadrosu dar ve rotasyona fazla imkan sağlamaktan uzakta…
Kabul edelim ki, transfer olmazsa olmaz bir zarurettir…
Bunun yolu da sahanın içine transfer yapmaktan geçiyor…
Bir sonraki sezona daha güçlü başlamak için, en azından sezonu bu ligde tamamlamalıyız.
Bu takımın elinden gelen gayreti gösterme gayretine kimsenin itirazı olmayacaktır herhalde…
Kendince...
Kapasitesince...
Ciddi bir iyi niyet gösterisi var.
Başkan başta olmak üzere, yönetenlerinden teknik kadrosuna ve oyuncularına kadar…
Ama ayrıntıda kaybediyoruz.
Belki tercih yanlışları, belki bireysel hatalar, belki kenardan beklenen hamlelerin gelmemesi, ortaya beklentileri karşılamaktan uzak bir takımın çıkmasına neden oluyor…
Gidenin arkasından konuşmak gibi bir karakterin insanı değilim, ama Recep Uçar döneminde bu takım istikrarı bulamadı…
Yap-boz tahtasına dönen bir takım gördük hep…
İdeal takımı ve oyuncuları bir türlü sahaya yansıt(a)madı Recep Uçar…
Genetiği ile oynadı, hem takımın hem oyuncuların...
Rotasyon tabi ki gerekli…
Ama hoca rotasyondan çok, fantastik arayışlara girerek fark yaratma çabasındaydı…
Konyaspor’un değil, kendi farkını!
Bugün takımın yıldızı olan Güney Koreli oyuncuyu futboldan soğuturken, takımda sorun olarak gördüğü Kramer, Aleksic ve Yusuf Erdoğan’ı göndermekle kendine prim yaptı, ama takıma inanılmaz zarar verdi…
Ve bu takım onun sancılarını çekiyor.
Xxx
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var…
Daha doğrusu her başkanın bir tarzı var…
Bazıları konuşmayı ve mikrofonları sever, bazıları gazete sayfalarında çıkacak fotoğraflarını…
Ömer Atiker’in tarzı çok farklı ve doğru bir tarz…
Kendisine uzatılan her mikrofona konuşmuyor…
Dikkat ediyorum, özellikle skor ne olursa olsun, maçlardan sonra konuşmaması doğru bir futbol aklı…
Başkanlar gerekmedikçe konuşurlarsa eğer, sözlerinin değeri, güveni ve inandırıcılıkları azalır…
Hatta kullandıkları her cümle tartışılır hale gelir…
O nedenle, varlıklarının etkisi ve gürültüsünün daha büyük olması için, mümkün olduğunca da görünmez olmalılar…
Lakin konuştukları zaman, göründükleri zaman bu kulübün de, bu takımın da patronu olduklarını dosta düşmana göstermeliler…
Ömer Atiker de bunu yapıyor…
Bir kulüp başkanı radikal kararlar alarak, dokunulmayanlara dokunacak, yetersiz olanlara yol, yeterli olabileceğini düşündüklerine de kapısını ve gönlünü açacak…
Kulübün çıkarlarını, kişilerin çıkarlarının önünde tutacak…
Ömer Atiker’in yaptığı da bu…
Kişeleri değil, kulübü büyütmeye kafa yoruyor.
xxx
Yönetime bir önerim olacak…
Transfer döneminde dikkat edilecek en önemli hususlardan birisi, transferi yapılacak oyuncuların isimleri devlet sırrı gibi saklanmalı…
Transfer komitesi veya teknik adamlar bu konuda ketum olmalı, netleşmeyen ya da transferi gerçekleşmeyen hiçbir oyuncunun ismini ortalığa düşürmemeliler…
Ben de dahil, hiçbir Allah’ın kuluna, yani gazeteci, muhabir, kimseye transfer konusunda bilgi verilmemeli, oyuncunun ismi paylaşılmamalı…
Bu dönemlerde yöneticiler üç maymunu oynamalı…
Komite üyeleri, futbol şube sorumlusu, transferlerle ilgili çalışmalarını gizli yürütmeli ve imza aşamasına kadar yönetici arkadaşlarıyla bile paylaşmamalıdır…
Konyaspor kulübü, geçmişte bu transfer görüşmelerinde hem oyuncu hem de para kaybetti…
Bu gerçek…
Ki, oyuncunun, kulübünün ve özellikle de menajerlerin istedikleri bu…
Dolayısıyla da piyasayı kızıştırmak…
Piyasayı kızıştırarak, rakamı yükselterek, 1 milyona alınabilecek oyuncunun fiyatı 2 milyona fırlıyor…
Daha anlaşılabilmesi için, altını çizerek şunu söylemekte yarar var; bazı kulüpler ve simsar menajerler gazete ve gazetecileri kullanıyorlar!
Maalesef böyle…
Çünkü, yıllardır İstanbul’da spor gazetecileri ve yorumcularla iç içe olduğum için, bu işlerin nasıl döndüğüne şahidim, kimlerin ne taklalar attığını biliyorum…
Transfer komitesi üyeleri ile yöneticiler bu konuda çok duyarlı ve hassas olmalılar.
