2024-2025 sezonu Konyaspor adına öyle ya da böyle bir şekilde bitti…
Sezona İstanbul’daki 3-2’lik Kasımpaşa galibiyetiyle başlayan Konyaspor, sezonu 2-1’lik Fenerbahçe mağlubiyeti ile tamamladı…
Temsilcimizin sıralamadaki yeri yarın oynanacak maçlardan sonra netleşir…
Ligi 10.cu veya 11.ci ya da 12.ci sırada tamamlaması çokta önemli değil, önemli olan lige tutunmasıydı ve temsilcimiz bunu başardı…
Emeği geçen herkese teşekkür etmek lazım…
Önemli bundan sonrası ve 2025-2026 sezonu…
Açıkçası maçla ilgili söylenecek çok fazla bir şey yok…
Konyaspor’un 75’e kadar önde götürdüğü karşılaşmayı 2-1 kaybetmesi taraftarları, haliyle bizleri de üzdü…
Fenerbahçe’nin ilk golünde Deniz’in tecrübesizliğini affetmeyen İrfan Can ile eşitliği yakalayan evsahibi, 83’deki En-Nesyri’nin golüyle de öne geçti ve sahadan 3 puanla ayrılan taraf oldu…
Aslında psikolojisi yerlerde sürünen, özellikle Konyaspor’un 4. Dakikada Melih Bostan’la öne geçmesinden sonra, Fenerbahçe tribünlerinin yönetimi istifaya davet etmesi, Mourinho ile oyuncuları yuhalaması Konyaspor’a yarayabilir, sonuç daha farklı olabilirdi…
Seyirci baskısı Fenerbahçeli oyuncuların elini ayağına dolaştırdı, ama Konyasporlu oyuncular bundan yararlanamadılar…
Maçı geçtik.
xxx
ŞEHRİ YÖNETENLER SUSMAMALI
Konyaspor...
Defalarca yazdım, yazmaya da devam edeceğim...
Bu şehrin markasıdır...
Sevseniz de markasıdır, sevmeseniz de...
Eğer Konya’da yaşıyorsanız, ne iş yaparsanız yapın, kariyeriniz, sıfatınız, apoletiniz ne olursa olsun, unutmayın ki, Konyaspor neredeyse, siz de oradasınız...
Bir bir daha iki...
Bir tarihte bu takım küme düştüğünde, sadece futbol takımı düşmedi...
Bütün Konya düştü...
Valisi, Belediye Başkanı...
Milletvekili, Siyasetçisi...
Atananı, seçileni...
Okumuşu, Cahil”i...
Gazetecisi, Sanayicisi, Esnafı...
Havada uçanı, yerde kaçanı...
“Sana ne” diyeni, “bana ne” diyeni...
Kısacası hep birlikte düşmüştük...
Konya için kötü bir durumdu...
Bu şehre hiç yakışmamıştı…
Onun için de aynı sendromu yaşamamak veya bir Eskişehir, bir Malatya olmak istemiyorsak, bu şehri yönetenlere de bu anlamda büyük görev düşüyor…
Gün, sorumluluk alma, paylaşma, kurumun çıkarlarını kişisel çıkarların önünde tutma günü…
Gücünü “siyasetin ve münafıklığın dinamikleri” yerine, şehrin “dinamizmi ve potansiyelinden" alan, bu şehrin akil insanları, bu “el ele” vermeyi kolaylaştırmalılar…
Özellikle de “küçük olsun benim olsun” mantığında olanlara da bu yolun doğru bir yol olmadığını izah ederek…
Endişeli miyim?
Evet…
Geçtiğimiz günlerde yapılması gereken Genel kurula sadece 45-50 delegenin gelmesi ve Genel Kurulun 13 Haziran’a sarkması, dahası mevcut yönetimin yeniden göreve talip olmaması ve en önemlisi de kulübün içerisinde bulunduğu mali kriz, haklı olarak beni endişelendirdi…
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum Konya’ya gelmişken, Konyaspor konusu da ele alınsa iyi olmaz mı?
Sayın Bakanın önderliğinde, kimsenin karnının ağrımayacağı, Konya’nın ve Konyaspor’un çıkarlarını kendi çıkarlarından önce savunabilecek, şehrin potansiyelini akıllı, etkili ve önemli projelerle hayata geçirebilecek bir oluşuma kimsenin “hayır” diyeceğini sanmıyorum…
İki yanlışın bir doğru etmeyeceğini en az bizler kadar şehri yönetenlerin de, bu şehrin akil adamlarının da bildiğinden eminiz…
Dolayısıyla da süreci uzatmanın bir anlamı yok…
13 Haziran’a kadar “el ele” verme süreci iyi organize edilebilirse, şu çok iyi bilinsin ki, Konyaspor’un makus talihi değişebilir…
Bunu iyi anlamak lazım…
İyi de anlatmak…
Özetlersem…
Bu şehir iyi şeylere layık…
Bu şehir de yaşayanlar da…
Bu şehirde yaşayan insanların doğup büyüdükleri yerle ilgili “sorumluluk”ları ya da “aidiyet”lilikleri vardır…
Başta da Bakan Murat Kurum, Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve Milletvekilleri gibi…
Atsanız atamazsınız, satsanız satamazsınız…
Kapının önüne koyup, “ne haliniz varsa görün” diyemeyeceğinize göre Konyaspor “divan”a ya da “kayyum”a kalmadan derlenip toparlanmakta yarar var.