Kendime söz vermiştim…
Boksla ilgili olumlu ya da olumsuz bir mevzuyla ilgili yazmayacağıma dair…
Lafımı yedim!
Niye mi yedim?
Özellikle Türkiye Boks Federasyonu Başkanı Suat Hekimoğlu’nun dostane, samimi ve ikna edici açıklamalarından sonra, hem de kul hakkına girmeme adına mecbur kaldım…
“Boks Federasyonu’nu kim yönetiyor” başlıklı yazım, belli ki, kendilerini rahatsız etmiş…
Ki, haklı oldukları taraflar var…
Özellikle Suat Hekimoğlu’nun…
İtiraf ediyorum ki, Türk Boksu ya da Türk sporu için doğruları yazmanın, gerçekleri haykırmanın beyhude bir çaba olduğunu Eyüp Gözgeç döneminde de yaşamıştım…
Bu sefer öyle olmadı…
Konuştuk, o meramını anlattı, ben rahatsızlıklarımı ifade ettim, sonuçta karşılıklı hatalar konusunda mutabakata vardık…
Aramızdaki bu konuşma “köre renkleri anlatmaya çalışmak” ya da bağıra çağıra, bir birimizi susturarak değil, iki medeni insan gibi, zaman zaman tartışarak, zaman zaman birbirimize hak vererek, ortak noktada buluştuk…
Hazreti Mevlana’nın “Bildiğin karşındakinin anlayabileceği kadardır” dediği gibi, birbirimizi anladık ve ortak noktada buluştuk…
Ortak nokta ne?
Elbette Türk boksu.
Eyüp Gözgeç’in başkan olduğu Boks Federasyon’daki Asbaşkanlık görevimden istifa ettiğim dönemde, “Bazı konuları ne sümenaltı ederim, ne de kendimle mezara götürürüm. Türk boksunun hayrına olacaksa çeneme kilit vurmam” diyen ben, sanki bu yazımda gözlerim yerine, kulaklarıma inandım!
İtirafsa, itiraf…
TRT çalışan ve boksu anlatan spikere federasyondan tarafından ödeme yapıldığı konusunda, Suat Hekimoğlu, asla böyle bir ödemenin yapılmadığını, söyledi…
Ve “Böyle düşündük ama olmadı! diyerek bu konuda vicdanen rahat olduğunu söyledi…
Suat Hekimoğlu’nun kurduğu bu cümlelerin benzerini, spiker arkadaş, hem de sevdiği bütün değerlerin üzerine yemin ederek yalanladı…
Müslümanın şartı inanmaksa, inandım…
Haklarına girdim, helal etsinler.
***
Suat Hekimoğlu, danışmanı konusuna da açıklık getirdi…
Dedi ki, “Aydın Demir benim danışmandan öte, kardeşim. Kendisine her türlü desteği veriyorum, ama cebimden veriyorum. Aydın Demir’e federasyonun kasasından bir kuruş çıkıyorsa, bunun hesabını önce Allah’a, sonra Spor Bakanlığını veririm.”
Bu konuda da Suat Başkana inandım…
Çünkü, bu konuyu anlatırken, duygusallaştı ve haksızlığa uğradığını söyledi…
Gazetecilik mesleğinde ne kadar tecrübeli olursan ol, kulaklarına çok güvenmeyeceksin!
Özür.
***
Mesleğimi en dürüst ve en namuslu şekilde yapmaya çalıştım ve öyle de devam edeceğim…
Neyse…
Konuyu kişiselleştirmenin bir anlamı yok…
Hazreti Mevlana’ya sormuşlar: “O kadar okur, o kadar yazarsın. Peki, ne bilirsin?”
O da cevap vermiş: “Haddimi bilirim” demiş ya, ben de haddimi ve sınırlarımı biraz aştım galiba.
***
Boksa hizmet etmiş birisi olarak, cevaplandırılmasını istediğim soruları sordum…
Boks maçlarını anlatan spikere bir şirket üzerinden maaş veriliyor mu?
Milli Eğitimden görevlendirme marifetiyle yanınıza aldığınız, esas işi öğretmenlik olan Aydın Demir, boksu çok bildiği ya da çok sevdiği için mi size danışmanlık hizmeti veriyor?
Başkan Suat Hekimoğlu, boksun en tepesindeki insan olarak, sorularımın hepsine tek tek cevap verdi…
Tatmin oldum mu?
Hem de Bağdat’tan Basra’ya kadar…
Özel, yazılmaması gereken konuları da konuştuk…
Göreve geldiği ilk günlerde yaşadıklarını, kimin iyi niyetli, kime art niyetli olduğunu tek tek anlattı…
Bundan sonraki sürecin çok daha farklı olacağının da altını çizdi…
Ve önemli bir konuya da açıklık getirdi…
Kazaklarla yapılan ikili kamp konusuna…
Kazaklarla yapılan kampın yanlış olduğunu söyledim…
Busenaz Sürmeneli ile Busenaz Çakıroğlu’nun Kazaklara neden kaybettiklerini anlattım…
Bu ikili kampta, hem Sürmeneli’nin hem de Çakıroğlu’nun muhtemel rakipleri ve antrenörleri, bizim sporcuların nefes alışlarını bile kayda aldıklarını ve sporcularını da buna göre hazırladıklarını söyledim…
“Haklısın abi” dedi ve bundan sonra, muhtemel rakiplerimiz olan Kazaklar ya da Özbeklerle asla kamp yapılmayacağının altını çizdi…
Doğru tek ve biz doğruda birleştik.
